Bir inanmak, bir inanmamak…
Bu sefer belli ki herkes inanmış. Taraftar da.
Maraton tribünü neredeyse dolu…
Havanın güzel olmasına ve aynı zamanda maçın TV'de yayınlanmasına rağmen…
Bu değişik görüntünün karşısında, sahadaki diziliş aynı…
Sadece cezalı Cemil'in yerine Orhan Ak monte edilmiş.
Forvet yine çift ve bunun anlamı 'Ben bu maçı almak istiyorum!'.
İlk on dakikadaki oyun bir Bahri Kaya klasiği…
Orta sahada yapılan baskı ve bunun sonucunda sahasından çıkmakta zorlanan bir Konyaspor…
Konyaspor boş mu? Tabii ki koca bir hayır.
Bizi çalıştıkları besbelli. Pas yapmak istiyoruz ama bir türlü bunu beceremiyoruz.
Çünkü bu trafiği çok iyi kapatıyorlar.
Bu durum; oyunu ilerleyen dakikalarda tam bir kör dövüşüne dönüştürüyor.
Her iki takım da iki pası yapamaz hale geliyor ve oyun ikinci dar bölgede sıkışıyor.
Tam bu sırada Bahri Kaya'nın hocalığı konuşuyor.
Konya'nın defansif kanat oyuncularının Ferhat ve Kenan üstündeki üstünlüklerini gören hoca, hemen 'Yer değiştirin!' talimatını veriyor.
Ve bu değişiklik anında etkisini gösteriyor.
Özellikle sol kanattaki etkinliğimizin bir meyvesi olarak kazandığımız korner atışının sonrasında oluşan karambolde, topumuzun çizgiden çıkarılması golün habercisi oluyor.
İkinci tehlikede ise, Veysel usta bir vuruşla bizi öne geçiriyor.
Hakem efendi o aralar meydanda yok.
Belli ki o dakikalarda sadece işini yapıyor.
Bu golden sonra; kader sanki ağlarını birer birer örmeye başlıyor.
Kaderin ve kötü emellerin ağlarını parçalayacak, ikiyi, üçü atacak pozisyonları bulmamıza rağmen; takımımız beklenen golleri bir türlü atamıyor.
Maçtan sonra, bizim başkan kızmış söyleniyor: 'Gençlik ve Spor Genel Müdürü Konyalı. Aynı zamanda da federasyon üyesi… Başka bir şey söylemeye gerek yok. Bunun hesabını soracağız!'.
Sorsak ne olacak?
Soracağız da maçı mı tekrarlatacaklar ya da üç puanı bize geri mi verecekler?
Atı alan Üsküdar'ı geçmiş.
Maçtan sonra hesap sormayacaksın başkan, maçtan önce dikkatleri çekeceksin.
Şüphen varsa; belli ki var, hafta içinde bu şüpheni ortaya atıp, bir yerlere gönderme yapacaksın.
Felaketten önce; mihrakları etki altına almaya çalışacaksın.
Hem de herkesin bildiği daha taze Konyaspor-Giresunspor maçı örneği ortadayken.
Kasımpaşa ve Konya'nın baştan beri kayrıldığını açıkça görülürken…
Hadi bunu yapmadık, devre arası bu durum oyunculara aktarılamaz mıydı?
'Arkadaşlar, durum böyleyken böyle. İkinci yarı karşınızda rakibinizden başka hakemleri de bulabilirsiniz. İşiniz çok zor! Aman dikkatli olun, sinirlenip onun ekmeğine yağ sürmeyin! Sabırlı, sağduyulu olun!'.
Belli ki biz bunları diyemedik ama Konya cephesi eminim bazı şeyleri oyuncularına söylemiş.
'Arkadaşlar, büyük bir ihtimalle hakemler ikinci yarı Giresunspor maçında olduğu gibi bizim yanımızda olacaktır. Maçı sertleştirin, rakibi hataya zorlayın! Böylelikle hakemin işini kolaylaştırın!'
Kanıt mı? İşte Konya'nın ikinci yarıdaki sert oyunu ve arka arkaya gelen hatalı hakem kararları…
Penaltıyı çalsa; kimsenin ses çıkaramayacağı pozisyonda 'Beni yanıltmaya çalıştın!' düşüncesiyle Ferhat'a çıkartılan sarı kart ve takdir haklarının devamlı rakip takıma kullanıldığı dakikaların başlangıcı.
Bu dakikalarda soğukkanlılığımızı koruyabiliyor muyuz?
Koca bir hayır…
Top oynamayı bırakıp, top tüfek rakip takım ve hakeme saldırıya geçiyoruz.
Bu durum; hem hakemin, hem de rakibin ekmeğine yağ sürmeye başlıyor.
Bu hengamede hakem efendi faulle yakından uzaktan alakası olmayan bir pozisyonda faul veriyor ve ilk direğe doğru kullanılan bu atışta, kalenin ortasına doğru hareketlenerek yerini kaybetmekle büyük hata yapan Atacan'ın solundan top filelerimize buluşuyor.
Bu dakikadan sonra hoca da artık tribünde, oyuncular da sadece hakem ve rakip oyuncuların üstünde…
Gerildikçe geriliyoruz.
'Eyvah!' diyorum, maç gitti gidecek.
Gerilmenin ilk kurbanı, rakibine tekme atan Ferhat oluyor ve takımını on kişi bırakıyor.
Sol taraf gücünü kaybetmişken; Konyaspor'un hocası Serbay diye bir adamı salıveriyor meydana.
Bu adamın son dakikalardaki akıcı oyunu, aynı zamanda iyice gerilen oyuncularımızı hataya zorluyor.
Sonuç, hakemi zevkten çıldırtacak kadar haklı bir penaltı pozisyonu.
Ve Akhisar mağlupken, bizi büyük hedeflere taşıyabilecek üç puanın buhar olup yok olması.
Bizde de o ünlü Eskişehir maçından sonraki duygulara benzer bir travma ağrısı.
Aklıma ne geliyor biliyor musunuz?
Talihsiz maçı hep beraber seyrettik.
Başarının sadece yapılan sporla, temiz rekabetle orantılı olmadığını bir kere daha gördük.
Bu kadar pislik futbola, spora bulaşmışken,
Siyaset futbol üzerinde bu kadar etkiliyken,
Yaratanın isimlerinden birini almış hakemler bu kadar ahlaksızken,
Kritik maçlardan önce; hakemler hakkında dikkat çekerek, takımını haksız rekabetten korumak isteyen zavallı Aziz Yıldırım niye içeride?
Bir düşünün?
Tek günah keçisi o mu?
Maalesef şampiyon olmak sadece sahadaki sporla, temiz rekabetle olmuyor.
Başka şeyleri de beraberinde gerektiriyor.
Baskı, siyaset, teşvik ve şike…
Onlardan da bir tek Aziz Yıldırım içerde, diğerleri dışarda.
2060 kez okundu.
Spor Hukuksuzluğu: E-Bilet
Av.Burak MENGÜ 12.06.2014 21:17
''ÖZEN''Lİ ÇALIŞMANIN SONUCU ...
Cengizhan Sevindik 13.06.2014 00:11
1 Günde ne yapıyorum?
Canan AKARCA KUZU 12.08.2014 22:24
Boluspor Bunu Başarırsa İlk Altı İçin Söz Sahibi Olabilir
Namet Ateş 05.02.2015 21:24
Tüfekçi ve Boluspor !
Fatih GÜNDÜZ 05.10.2015 22:04
İyi Futbol Kötü Skor Samsun
Yazı Yorum 25.02.2016 00:24
RUS RULETİ
Rıdvan ALAYLI 07.12.2017 10:21
“YEKTEN”...
Hüseyin TAYŞİ 09.12.2018 20:04
Alt tarafı bir arma değil mi?
KONUK YAZAR 06.11.2019 19:52
BU LİGİN SEFİRİ
Fahri GÜNDÜZ 10.07.2022 00:43
Konsantre ve Konserve Oyuncular
Mustafa Nuri Gürsoy 15.10.2022 16:22
Görev Bizde!
Ahmet ÇETİNLİ 18.02.2024 20:09