HAZIRLIKSIZ HAZIRLIK…

9 Ağustos 2012

Hah, işte şimdi oldu. Sonunda bir hazırlık maçı oynadık. Aslında neden böyle bir hazırlık maçı oynamadığımız ve oynamak istemediğimiz ortaya çıktı. Hazırlık maçı;...

Hah, işte şimdi oldu.

Sonunda bir hazırlık maçı oynadık.

Aslında neden böyle bir hazırlık maçı oynamadığımız ve oynamak istemediğimiz ortaya çıktı.

Hazırlık maçı; neredeyse hazır olmadığımızın maçı oldu.

Önce şunu söyleyeyim; ilk bakışta sahada oynanan oyun beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor.

Beni daha çok ilgilendiren, sezon öncesinde ilgililerin gözündeki ışık…

Futbolcunun, teknik heyetin, yöneticinin, basının, seyircinin ve diğerlerinin…

Daha sezon başlamadan bir bıkkınlık, daha da kötüsü bir kontrolsüzlük almış başını gidiyor gibi.

Sanki daha sezon başlangıcına çok var, oyuncu seçtiğimiz bir karşılaşma yapıyor gibiyiz.

Hep beraber nice sezon önceleri gördük, kaç hazırlık maçına şahit olduk.

Kıran kırana.

Sertlikten, hırstan bitmeden yarım kalan.

Futbolcunun sahada, yöneticilerin, taraftarın dışarıda birbirine girdiği…

Termalde, Gerede'de, Koru'da, orada burada…

Birde bu günkü karşılaşmaya bir bakın, o ruhun esamisi bile yok.

Sanki milletin hepsi sahura kalkmamış, mecburiyetten oruçlu.

Hırs yok, kendi halinde.

Hırs yoksa başka bir şey vardır bu işte.

Yolunda gitmeyen başka şeyler.

Ben insanların gözünde 'güvenilen dağlara karlar yağdıyı' gördüm bu gün.

Yani kontrolsüzlüğü, kontrol kaybını…

Tecrübelilerin tecrübesizliğini.

Zaman daraldıkça Yunus gibi alınan yanlış oyuncuları…

Adam maça girmeden, daha esneme hareketler yaparken 'ben bu ligin oyuncusu değilim' diyordu.

Geçen sene destek oyuncusu diye kadroda yer alan Aydın ve Vedat; hazırlık maçlarında oynatıldıkları süreye bakıldığında, sanki takımın direk adamlarıymış gibi izlenim veriyorlar.

Ha diyeceksiniz ki 'daha eksiğimiz var, Kingsley var, Djiehoua var, Ali var'

Var da Djiehoua bende zaten iyi bir izlenim bırakmadı, Kingsley neredeyse yüz kilo, Ali zaten bildiğiniz gibi sakat.

Hepsinin zamana ihtiyacı var, tıpkı bizim şu ünlü ışıklandırma gibi. Belki ikinci yarı…

Ya sahada oynayanlar;

Son yıllarda bizde ya da başka yerde, sahaların en kötü Engin'ini görüyorum.

Öyle kendince takılıyor.

'Kimle oynayacağım be kardeşim, ben Bolu'ya zaten top oynamaya gelmedim ki' görümünde.

Öbür tarafta bir Çaytemel var, eli belinde.

İsmiyle girdiği kadroda, sadece genç Hakan'ın moralini törpülüyor.

Hadi stoperlerden öbürü genç, ama Gencer sanki 'ben bu takımda mecburiyetten kaldım' der gibi oynuyor.

Sanki tomruk yutmuş, hiç esnemiyor, sadece kemik kırıyor.

Adamlarsa ceza sahasında gözlerinin önünde on pas yapıyor.

Tembel, sorunlu diye ün salmış Cafer Can yokluktan 'oyunu yönlendiriciye' soyunmuş, oyundan çıkarıldığında yüzünden düşen bin parça.

İlerde ne yapacağı belli olmaz, ipiyle kuyuya inilmez.

Agbetu ne oynadığının farkında.

Farkında ki bırakın hocasını, çıkarken seyircinin yüzüne bile bakamıyor.

Sahada yüzü gülen bir tek Abdülaziz var. Oda sadece gülüyor, top ayağına gelince oynuyor, sonraysa saklanıyor.

Herkes suratı bir karış somurtuyor.

Hele dışarda kalanlar.

Savaş'ı, Hakan'ı, Alp'i…

Maça girişlerinden, 'yahu oynayanlara bakın, biz niye kenardayız, revamı bu?' der gibiler.

Kısaca; sahaya koyulan oyun ve mücadele sırttaki formayı hiç mi hiç yakışmıyor.

Bir tek genç Emre girdiğinde bir şeyler yapmaya çalışıyor.

Neden? Çünkü sadece o istiyor.

Oysaki ötekiler yani ağabeyleri hiç mi hiç istemiyor.

Bakıyorum hemen önümde oturan, ligdeki ilk rakibimizin hocası Güvenç Kurtar'a;

O da zevkten göbeğini kaşıyor.

Bir de bakıyorum yakında ki yönetenlerin yüzüne.

Onlarda da ışık yok.

'Nur içinde yatsın, belki de başkanın ananesinin cenazesinden geliyorlar, ondandır' diye kendi kendimi rahatlatmaya çalışıyorum.

Sahada olması gereken, yönetimin ağırlığını hissettirecek tek bir yönetici bile yok.

Genel kaptan türbinde, onun yerine maaşlı menajer eşofmanını giymiş tatilde gibi sahada dolaşıyor.

Dedim ya her şeyiyle şimdiye kadar en kötü olduğumuz hazırlık maçına şahit oldum.

Ve çok korktum.

Saha kenarında 'bu sefer başarmalıyım, son şansım' diyecek ve bu yüzden hatalara açık bir hoca gözlemledim ve hissettim.

Yanlışlıklara rağmen kendini kabul ettirmeye çalışan.

Diğerlerine benzer, bu panikle bundan sonra yapılacak yanlış hamle ve transferleri.

Soğukkanlılığın kaybolduğu.

Saadete gel, sonuç mu diyeceksiniz.

Haklısınız.

 

Sonuç; inanın benim gözümdeki ışıkta kayboldu.

Acil, ama çok acil bir şeyler,

Radikal hamleler yapılmalı.

Bir şeyler masaya yatırılmalı.

Geç kalmadan, inatçı davranmadan, ciddi revizyonlara gidip, gözlerdeki ışık, hırs tekrar yakılmaya çalışılmalı.

Korktum ama 'korkunun ecele faydası yok' gibi davranılmalı.

Yoksa…

 

 


1611 kez okundu.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun!

Yorum yazın

Yorum ekleyebilmek için üye girişi yapmanız gerekiyor
  • Yorumcuların Dikkatine...
  • İmlası çok bozuk,
  • Büyük harfle yazılan,
  • Habere değil yorumculara yönelik,
  • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan,
  • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren,
  • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen yorumlar
  • KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR.
  •  
  • Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.
0.055760145187378